Pazar, Kasım 24, 2013

Konu: Dram, Tarihi, Aile, Müzik, Aşk, Biyografi

Oydu buydu derken bayağıdır film yazmıyorum, biriktikçe birikiyor bir yandan da. İyisi mi dedim, hepsini tek yazıda toplayayım. :D 
Bahsedeceğim filmler şunlar olacak: Mangal Pandey, Vitus, Step Up: Revolution, Ruby Sparks, Killing Lincoln.

The Rising: Ballad of Mangal Pandey (2005)



                Hindistan’ın İngilizler’den çektiklerini anlatan gerçek bir hikaye. Bir Amir Khan filmi…
Mangal Pandey 1827-1857 yılları arasında yaşamış bir Sepoy, yani İngilizlerin topladığı Hintli askerlerden sadece biri. İnek ve domuz yağı (İnek Hindular için kutsal, domuz ise Müslümanlar için haramdır.) kullanılan kartuşların askerlere zorla kullandırılmaya çalışıldığı bir dönemde Pandey ve arkadaşları bir isyan başlatır. Bir yıl içinde isyan bastırılır ama Doğu Hindistan’ı sömüren “şirket” de yıkılır. Bu isyan sırasında bir İngiliz subayı olan “Gordon” isimli bir şahsın isyancıların tarafında geçip, şirkete karşı savaştığı söylenir. İşte filmdebu söylentiden yola çıkılan bir Gordon-Pandey arkadaşlığı oluşturulmuş.
                Film Bolywood’un geleneğinden sapmadan pek çok bölümünde şarkı, türkü, dansla geçiyor. Ama şu isyan gününü belirledikten sonra renklerle yaptıkları kutlama gerçekten çok hoştu. Onun dışında senaryonun gerçek olduğunu bilmek filmi izlerken insanı en çok etkileyen şeydi. Muhakkak izleyin derim. IMDB puanı: 6,6.

“Bir adamı öldürebilirsin ama rüyasını asla!”

Vitus (2006)



Filmimizin baş karakteri olan Vitus ufak bir dahi. IQ’su 180 olup, 6 yaşındayken yemekten önce biraz gazete falan okuyan bir çocuk işte.  Ama asıl olaylar o 12 yaşındayken gerçekleşiyor. Bir adet onu dünyaca ünlü bir piyanist yapmak isteyen ve her daim bu konuda baskı yapan annesi, anlayışlı, çocuğunu çok seven ama işi yüzünden çok da meşgul olan bir babası ve son olarak yanaklarını sıkmak isteyeceğiniz, sevimli mi sevimli, eğlenceli mi eğlenceli, hayallerinde pilot olmak isteyen bir dedesi var.  
Filmin asıl olayı ne? 12 yaşındaki bu veledin sıradan bir çocuk olma isteğiyle “hayatının dizginlerini kendi eline alması” Peki bir çocuk bunu nasıl yapabilir? İzleyip görün.

Vitus’un dedesini Bruno Ganz, annesini ise Julia Jenkins, 6 yaşındaki çocukluğunu Fabrizio Borsani canlandırıyor. İki saatlik bu İsviçre yapımı filmin IMDB puanı 7,5. Eğer siz de şöyle kafanızı dinlendirecek bir film arıyorsanız tam size göre. Ayrıca film boyunca süre gelen birbirinden harika piyano parçalarını da unutmamak gerek. ^^
Diğer filme geçmeden önce başrolümüz Vitus’u oynayan Teo Gheorghiu’dan bahsetmek istiyorum. Kendisi bu filmi çekerken gerçekten de 12 yaşında ve onu piyano çalarken izlerken büyüleneceksiniz. 5 yaşında piyano çalmaya başlayan bu Kanada-İsviçre melezi pek çok ödül de kazanmış. Şimdi 21 yaşında olan bu genç piyanist gerçekten inanılmaz.


Not: 12 yaşında ve ondan sonraki ergenliğinde tipsizliğin derin sularında yüzmüş olsa da Ç’nin deyimiyle evrime kafa atarak “şaka mı bu ya?” nidaları attırmıştır. :D Dahası bizim okulda da bu çocuğun bir kopyası var. o.O

Step Up: Revolution (2012)



                Bütün Step Up serisini izlemiş biri olarak –can sıkıntısı böyle bir şey işte- hiç düşünmeden söyleyebilirim ki serinin en iyi filmi. Tartışmasız.
                Her filmde olduğu gibi birer adet erkek ve kızın aralarındaki ilişkinin klişe mi klişe olduğunu göz ardı edersek –zengin kız fakir oğlan vol. 6543253- devamında gelen mahallenin yıkımını durdurmak için seferber olma senaryosu güzeldi. IMDB puanı ise: 6,3.
Başrollerini Kathryn McCormick ve Ryan Guzman’ın oynadığı filmde dans sahneleri oldukça ağırlıkta ve tek kelimeyle de muhteşemler. Türkçe’ye “sokak dansçıları” ya da “sokak dansı” olarak çevirilip dursa da bence bu önceki filmler için geçerliydi. Bu filmdeki koreografi ve gösterilerin öylesine sanatsal bir yönü var ki buna “sokak” demek çok saçma olur. Tam anlamıyla bir görsel şölen olduğunu düşünüyorum. –Şu parti kısmı hariç tabi ki, orası sadece komik olabilir- O yüzden filmi koreografilere hayran kalmak için izleyin, gerisini umursamayın derim. :D




Ruby Sparks (2012)



                Sağda solda çerezlik bir film ararken karşıma çıkan bu film gerçekten bende hayranlık uyandırdı. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. IMDB puanı: 7,1.
                Baş karakterimiz Calvin 19 yaşında ilk kitabını yazmış ve bir anda fenomen olmuş genç bir yazar. Aradan on yıl geçmesine rağmen başka bir kitap çıkaramamış olması ve aşk hayatındaki zorluklar onun en büyük sorunu.
                Ama bir gün Calvin, aniden yazmaya başlar. Deli gibi. Yemek yok, uyku yok, gece ve gündüz… Sadece yazar. Peki deli gibi ne yazıyordur? Ruby’yi. Yani hayalindeki kadını… Ve sonra bir gün sabah kalktığında mutfakta bir kadın bulur; Ruby’nin ta kendisini. Dahası Calvin’in elinde Ruby’yi istediği gibi değiştirme gücü var. Önce daktilosunu kaldırsa ve onun hakkında başka hiçbir şey yazmamaya karar verse de durum öyle gelişmiyor… Ardıardına gelen olaylar Calvin karakterinin iç dünyasını keşfetme zevkini size bırakıyor. Ama karşılaştığınız gerçek oldukça acı oluyor.
                Zaman zaman güldürse de filmin sonunda ciddi mesajlar almış buldum kendimi. Özellikle de Calvin’le çok fazla ortak noktamız olduğunu ve neden bazı konularda sorun yaşadığımı gösterdi bana. Calvin’in eski kız arkadaşı olan Layla’nın söylediği şey ise 12’den vuruş olarak adlandırdığımız şeydi:
-“Sen benimle değil kendinle ilişki yaşamak istiyordun.”



Lincoln (2012)



Yönetmenliğini STEVEN SPIELBERG'in yaptığı filmde Daniel Day Lewis, Lincoln'ü canlandırırken, filmde pek bir yeri olmasa da oğlu Robert Todd Lincoln'ü sevdiğim oyunculardan J.G. Levitt oynuyor. Oscar'a tam 12 dalda aday olmuş olan bu filmin IMDB puanı: 7,5
               Film iç savaş, köleliğin kaldırılışı ve eşitlik yasalarının meclisten geçirilme sürecini anlatıyor. Hem de her şeyiyle… Maalesef bu dönemde sadece kağıtta kalıyor 1960’lara kadar siyahlar özgürlüklerini kazanamıyorlar ama yine de bunu büyük bir adım olduğu tartışılamaz. Nitekim filmi izlerken de ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
                Yasanın o dönemde meclisten geçtiğini çok iyi bildiğim halde izlerken nefesimi tuttum, ha oldu ha olacak derken bayılacaktım. :D Politikacılar arasındaki tartışmaların, meclistekilerin tutumu, devlet adamlarının neler yaptığı… İyi-kötü her yönüyle objektif bir biçimde anlatılmış, çok iyi bir filmdi. Zaten geçen senenin en çok ses getiren filmi filmlerinden biri oldu.





“Burada önemli olan, bu insanların boşu boşuna ölmediğini, bu ulusun Tanrı’nın gözetiminde yeniden özgürlüğe doğduğunu, halkın, halk tarafından halk için yönetiminin asla yeryüzünden kalkmayacağını göstermektir.” (19 Kasım 1863)

8 yorum:

  1. Paull ne iyi oldu bunu yazdığın <3 Bende son günlerde film sahalarına geri dönmeye çalışıyordum ama ne izleyeceğimi bilemiyordum, şu Vitus'u izleyeyim bir ^^
    Şu Ruby Spark vizyona girdiğinde az kendimi yırtmadıydım gidelim gidelim diye ama sonuç olumsuz gidememiştim :S Onu da izleyeyim bir ara.
    Ellerine kollarına sağlık ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederiiim :D Vakit bulursam filmlerle ilgili iki post daha yazacağım.^^
      Şu beş film arasında hepsini tavsiye edebilirim. Ruh durumuna göre seçim yapabilirsiniz :D
      Vitus güzeldi, sakindi, sona doğru "abartmayalım" dedim ama yine de güzeldi. :D
      Ruby'nin mesajı çok iyiydi ya, cidden. Düşününce üzülüyorum hala kendime :D

      Sil
  2. Oy o Vitus şöyle müzisyenler ile ilgili özellikle de piyano ile ilgili bir şey izlediğim de içim bi tuhaf oluyor :D Şaka gibi zaten bir kaç haftadır elimi attığım her yerden Mozart ile ilgili film, parça hatta Avusturya gezisi çıkıyor :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim deeee!! :D
      Avusturya gezisi iyiymiş bak ama sen Londra'ya odaklan yavrum :D

      Sil
    2. Ah Londra aah.
      Yahu gezi olur herkes gider babam yollamaz şimdi babam yolluyor gelen yok :(

      Sil
    3. Zamanlama çok kötü abi, Londra zaten soğuk, bir de aylardan şubat, kesin zatürre olur dönerim ben :D

      Sil
    4. O zaman gidemezsek ki büyük ihtimal bu deriz ki "Havalar soğuk diye gitmek istemedik" Soğuk memleket şimdi Allah için yani okyanusun ortasında İrlanda'ya komşu *gözleridolansmiley* hatta smileyi geçtim şu haldeyim şuan: http://i41.tinypic.com/2vcpi.gif

      Sil
    5. Soğuk olduğunda şüphe yok da öyle söyleyince komik oluyor be :D
      Ben de şöyleyim: http://jongsuk-woobin.tumblr.com/post/57119180478/baby-dont-cry-t-t
      Ve şöyle: http://hitoritabi.tumblr.com/post/43623155049/dont-cry-baby-boy

      Sil