Çarşamba, Aralık 18, 2013

aşka dair notlar


“bir can taşırım cümleye yük
 ağlamaya yük, gülmeye yük
 bir derde tutuldum adı aşk
 kendi bir şey değil, adı çok büyük”
 hasan izzet dinamo, tuyuğlar



aşka âşık biri olarak aşk romanları okumaktan da, filmleri izlemekten de nefret ederim. bunun en büyük nedeni aşkın yüzeyselleştirilmesi. sanırım beni tüm aşk senaryolarına karşı yapan en büyük neden bu. peki... en temel soru gelsin, aşk nedir o zaman? nedensiz sevmek midir mesela, var mı öyle bir şey? niçin nedensiz sevmeliyiz? birini gülüşü için sevsek, çok ağladığı için sevsek, dişleri çarpık olduğu için ya da sol ayağı içe dönük yürüdüğü için. olmaz mı?
               
aşk? yalan, mecaz, alaycı, gerçek, sahte, orijinal, tuhaf, anlamsız, gereksiz, öylesine…
belki hepsi. belki hiçbiri. bilemiyorum ama mükemmeliyetçi bir insan için daha eksiği olmaz galiba. azı olmaz. yalan, sahte, öylesine olmaz aşk. sevdim mi adam gibi severim'ler. pek çok şey aşk üzerine kurulmuş gibi görünüyor bu dünyada. kim bulur? nasıl yaşanır? gerçeği nasıl olur? neden herkes âşıktır? âşık olmaya çalışılır? ne işe yarar? ne hissettirir? neler harcanır? ferhat gibi dağ mı delinir? mecnun gibi çöllerde mi sürünülür? yoksa iki- üç gün el ele gezildikten sonra unutulup mu gidilir? aşk diye bir şey var mıdır? ilk ve en önemli aşık aşk diye bir şey olduğuna inanan mıdır yoksa? (thenks for strauss)

aşkın platonik olanı mı daha gerçektir? o zaman daha mı büyük olur sevgi? karşındaki de severse zamanla tükenir mi? tükenen sevgi gerçek midir? gerçek sevgi nedir? herkes sevemez mi? her aşk, aşk değil midir? aşk sanılıp da olmayan şeyler var mıdır? varsa karıştırma nedendir? insanlar neden duygularını karıştırır? sevip de kavuşamayanlara ne olur? çok büyük aşk yaşadıklarını sananlar başkasını sevince, eski aşkları nasıl yerle bir olur? o an sadece sevdiğin mi değerli gelir? insanlar dostlarını sevgilileri için bırakırlar mı? bırakırlarsa nedendir, bırakmazlarsa nedendir? bir dolu soru.
  
“aşkı, yorumların, akletmenin öldürdüğünü kestiremeyecek kadar da cahildi üstelik.”
(nazan bekiroğlu, nar ağacı)

burada beni anlatmış gibi. aşkı öldürdüğüm için ona sahip olmam mümkün değil. ama devam edeceğim. bence aşk, diğer bütün duygular gibi, evrensel ya da yargıya açık değildir, eleştiri kabul etmez. bütün duygular her insan için bambaşka bir anlama sahiptir. bu yüzden aşk da kişiden kişiye göre farklı bir mana taşır. başka birinin aşkıyla ilgili yorum yapma hakkı da kimseye ait değildir diye düşünüyorum.

“artık olamayacağını biliyorum. aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun. ... aşkı ve ahlakı tartıp durdun aylar boyunca. gerekçelerini, savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. hangi yanın haklı çıksa, bu davanın öbür yanında yara aldın. çünkü ne yeteri kadar aşık ne de yeteri kadar ahlaklıydın. oysa aşkın yeterince'si olmaz benim hiç olmamış sevgilim. o ya vardır ya yoktur. hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. var olduğu müddetçe vardır o. ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir. ... bir yaranın acısını unutmak için gönlünde başka bir yaranın açılmasına razı geldin. üstelik kendini bu yaraya da koşulsuz devredemedin, sürekli hesaplar yaptın. aşk değildi bu. aşk olsa hesap yapacak mecali kendinde bulamazdın. bu kadar hesap yapmaya ne gerek vardı? hepi topu aşk işte. gelir, yaşanır ve günü gelince biterdi.” (nazan bekiroğlu, nar ağacı)

bugünlerde aşkların kimisi için gerçek olmadığı iddiasında bulunuyoruz. “gerçekten âşıksan” diye başlayan cümleler kuruyoruz. peki, buna nasıl karar veriyoruz? sürekli söylediğimiz kime göre, neye göre meselesi yani. kimi ya da neyi baz alıyoruz da insanlara “sen aslında aşık değilsin” deme lüksüne sahip olabiliyoruz?
  
beşeri aşk, mecazi aşk, ilahi aşk… aslında hepsi aynı yere çıkıyor. aşk yalan veya gerçek olmadığı gibi sadece bayan ve erkek arasında da olmaz, değil mi? ben aşk hakkında pek çok kez yazıp çizen bir insanım ama hiçbir erkeğe karşı “aşk” denen o duyguyu hissetmedim. ama buradan âşık olmadığım sonucu çıkarabilir miyiz? bilmem ki. benim için aşk ve âşık nedir ondan bahsedeceğim şimdi. çünkü dediğim gibi aşk anlayışı evrensel değildir, başkası için nedir ne değildir bilemem. ama benim için budur diyebilirim. sanırım. kendimi tanımak da zor.

“o zaman düşündüm. sevenin özünde taşıdığı cevher neydi de sevgili o cevhere yansıyordu? seven, sevgiliyle olmaktan menfaat uman değil, menfaatini sevgiliyle olmaktan umandı çünkü. sevdiğini söyleyenlerin çoğu ancak sevgilinin bezirgânları, hakiki seven ise onun satışa çıkarılmış metaıydı.” (iskender pala, aşka dair)

âşık, her şeyden önce sevgiliyi yanında ister. ona karşılık verecek olsa da olmasa da bunun bir önemi yoktur. sevgi ya da nefret… tek arzusu yanında olmasıdır. “annesinden dayak yediği halde yine ‘anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk.” (cemal süreya) sevgiliye duyduğu sevginin büyüklüğünü onun bilmesine de ihtiyaç duymaz. sevmek ona yetmektedir çünkü.

“ey gönül! şimdi sorarım sana… hangi aşk daha büyüktür? anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?” (şemsi tebrizi)

“eğer sevgiliden başkasına söyleyemeyecek şeylere sahip olmuşsa aşk kapıda demektir.
bu durumda sevgilinin sözünü can kulağı ile dinlemek, ileri sürdüğü her şeyden dolayı hayret etmek, saçma sapan hatta yalan şeyler konuşsa bile ona hak vermek, haksız olduğu zamanlarda bile onu doğrulamak, ne yaparsa ne derse hep peşini sürmek hep aşkın halleridir.” (iskender pala, aşka dair)

shirushi “aşktan da öte bir sevgi çeşidi var mıdır sence? yoksa aşk birini sevmenin en son hali midir?” diye sordu. bilmiyorum, düşündüm ki eğer sevgi veya aşk gibi duygulara bir derece vermeye çalışsaydık belki de böyle olurdu:
“şeriat der ki; seninki senin, benimki benim.
tarikat der ki; seninki senin, benimki de senin
marifet der ki; ne seninki var ne benimki
hakikat der ki; ne sen varsın ne ben”
(elif şafak, aşk)

ve düşünmeye devam ettim. insan sevdiğinde başkasını mı sever gerçekten, yoksa kendisi midir asıl sevdiği? uzun uzun düşünen ben iken, vardığım sonucu en güzel anlatan cümle belki de bu idi:

“aşk bahane. herkes kendini seviyor, bu cilvede kendi güzelliğinden emin olmak istiyordu ve tıpkı şu ayna gibi bu güzelliği yansıtacak, parlatacak bir ayna arıyordu.” (nazan bekiroğlu, nar ağacı)


ve dostoyevski koymuştu son noktayı: “sevmek güzel birinde aşkı aramak değil. o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.”


-konuyla ilgili şu hikayeye göz atabilirsiniz.




"eğer bir kişi, milyonlarca yıldızda sadece bir tane bulunan çiçeği seviyorsa,
o yıldızlara baktığında mutlu olmasına yeter bu."
(antoine de saint exupery, küçük prens)

11 yorum:

  1. ben aşkın evrensel olduğuna ama her insana yansıyan aksinin değiştiğini düşünüyorum. kimiler aşk adına vahşet işlerken, kimiler aşkla birlikte güzelleşerek dillere destan oluyor. daha fazla kasmıyım dediğin gibi aşk yorumlanacak gibi değil. hatta eksikliğini duyduğum ama varlığından emin olamadığım bu şey beni korkutuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence bu yorum bile kişiden kişiye değişiyor olduğunun bir ispatıdır, sence de öyle değil mi? ^^
      Hepimiz, elinde olanlar bile şüpheye düşerken bu konuda, emin olmak gerçekten zor...

      Sil
  2. Bence aşk, fazla özlem sadece. Derler ya hani "Seni yanımdayken bile özlüyorum." diye-yanlış yazmış olabilirim ama bunun gibi bir cümle olduğuna eminim :D- işte o cümle gibi bir şey. Bazen sadece gözlerine baktığında anlarsın bazen de onun yanındayken. Bunun gibi bir şey işte. Bilemiyorum. :D Bence de aşk kişiden kişiye değişiyor. Herkes aşkını kendine özgü yaşıyor ama aşk olmayabilir de. :/ :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle sık kullanılan bir cümle var. Doğruluğu da kişiye göre değişir herhalde. :D Aşk olup olmaması o kişiye kalmış bir karar bence. Aşk diyorsa aşktır, aşk ona göre odur. Bunun için yargılayamazsın ki insanları... Öyle yani. :D

      Sil
  3. Bana ne bana ne dünya duysun oğluuum :D Çok fena gaza gelmiş durumdayım :D
    Ben de kızdım çünkü ilk yorum bitmişti tam :D
    Hadi bakalım :D
    Kendimi ahlaksız hissettim ya :D tamam peki görüşmek üzere o zaman
    - ismet

    SDD ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman şişt sakın kimse uyanmasın.... Çocuklar duymaaaasın.... :D
      Biz en birinci terbiyesizleriz zaten boş ver :D
      -İsmet

      SDD^^

      Sil
    2. Tamam ismet peki ismet :D
      amaaaan boşver :D :D
      - İsmet

      SDD ^^

      Sil
  4. yettim geldiim :3 İstediğim yazı buydu ağbi. In the mood for love'ı izlemiş miydin? İzlemediysen hemen izle ve tanıtımını yaz, ay hayali bile güzel dshgjhds :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin :D İyi oldu bu çünkü ben hiç sevmemiştim bu yazıyı :D Hayır izlemedim ve merak ettim şuan. Bir izleyeyim ben onu o zaman :D

      Sil
  5. dune, kore, mangalar, faust, edebiyat,.
    dünyan ne güzelmiş valla sevdim.

    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hehe teşekkür ederiiim :D
      E sen de hoş geldin o zaman gezegenime^^

      Sil