Çarşamba, Eylül 10, 2014

Pek Duygusal Mim


Dizikolik Mania beni pek güzel bir mimle mimlemiş. Kendilerini teşekkürlerimi sunuyorum ve hiç komik olmadığını söyleyerek sizleri uyarıyorum. :D

1.En çok kırıldığın / incindiğin kelime?

Kelime olarak “işte şu” diyebileceğim bir şey aklıma gelmiyor. Ama en nefret ettiğim şey ciddi bir şekilde konuşurken ciddiye alınmamak, çok nadir yaşadığım bir şey bile olsa cidden tahammül edemiyorum. Genel olarak bu tip saygısızlıklardan hazzetmiyorum.

2.Herkesin kullandığı bir kelime olur ama senin için bir insan olur, o özel insan o kelimeyi kullanınca "alınırsın" ne düşünüyorsun?

Kolay kolay alınan biri değilim ama söz konusu “o özel insan” olduğunda “boş ver” kelimesi çok canımı sıkıyor. Ben insanlara “ne oldu neyin var” şeklinde sorular sormam, böyle zınk diye sorulmasının da hoş olmadığını düşünüyorum, herkes her zaman her şeyi anlatmak istemeyebilir. Ama söz konusu kişiyle gerçekten yakın olduğumuz için her şeyi kolayca anlatmamız gerektiği kanısındayım.

3.Seni en çok duygulandıran şarkı?


4.Daha önce seni bırakan birisi geldi, senden ikinci bir şans istedi, sende verdin o şansı ama buna rağmen bırakıp gitti. Şimdi yine pişman! Ne yaparsın, ne hissedersin?

Kin tutmam, tutamam ama maalesef her şeyi hatırlamak gibi çok üzülmeme neden olan bir yanım var. Bence unutmak çok büyük bir nimet… Kendimi bunun için çok zorlasam da başaramıyorum. Ve o kişinin yüzüne ne zaman baksam hatırladığım için çok kötü hissediyorum. Yani elimde olmaz, affetmek istesem ve affetsem bile ona karşı iyi hissedemem çünkü dediğim gibi, elimde değil…

5.Nefret mi, aşk mı?

Tabi ki aşk, nefret çok ağır bir duygu, insanı çok yıpratıyor. Hayatımda tek bir kişiden nefret ettim şimdiye kadar ve sonradan bu nefretten zırnık kalmasa da o kısa dönemde ne kadar korkunç bir duygu olduğunu anladım. Hiç aşık olmadığımdan tabi ki aşk benim için oldukça merak uyandırıcı. Özellikle birine platonik olmak istiyorum ki acı çekip, ilhamla dolayım. :D

6.Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın?

Ciddi bir kırılmadan bahsediyoruz sanırım… Duygularını ifade etme konusunda gerçekten öküz bir insan olduğum için. Öncelikle niye kırmışım, nasıl kırmışım, kimi kırmışım gibi sorulara cevap veririm. Ve izleyeceğim yöntem de buna bağlı olarak değişir tabi. Muhtemelen bir yanlış anlaşılma söz konusudur, ben de açıklama yaparım. Yüz yüze olması benim için mühim.

7.Nasıl ağlarsın? Bağırarak mı, içine atarak mı?

Bağırarak ağlamak çok harika bir şey… İnsanı müthiş rahatlatıyor. En son iki yıl önce sarsıla sarsıla ağladığımı biliyorum, o zamandan beri hiç öyle ağlamadığıma göre sanırım içime atarak ağlıyorum. Ama ben gözyaşlarımı tutmaya çalışmam, o yüzden cevabın bu olduğundan da emin değilim.

8.En korktuğun şey?

Otuzlu yaşlarımın sonuna gelip, bir pazar günü öğleden sonra dönüp hayatıma baktığımda pişmanlık duymak… Bundan gerçekten çok korkuyorum ve pişmanlık duymayacağım bir hayat yaşamak için çok çaba sarf ediyorum.

9.Ruhun sıkıldığın da ne yapmayı seversin? Kendini nasıl sakinleştirir /dinlendirirsin?

Normal bir sıkılmadan bahsediyorsak kitap okurum, film izlerim falan filan. Ama bazen hiçbir şey yapmak istemediğim zamanlar oluyor. Eğer şartlar uygunsa kesinlikle anneannemin ya da babannemin yanına giderim. Kesinlikle onlarla birlikte ve doğayla iç içe olmak ruhumu iyileştiriyor. Ama bu mümkün değilse normalde günlük 4-5 saat uyumama rağmen böyle dönemlerde uyumaya çalışırım, uyumasam bile yatarım ve hiçbir şeyle ilgilenmeyerek kendimi hayattan soyutlarım.

10.Bazen kızılmasından hoşlanırsın, peki en çok ne için kızılmasını seversin?

Gıcıklık yapmaktan müthiş zevk alan bir insanım, bir insanı sözlerimle kızdırmaya çalıştığımda ve başardığımda ki çoğu zaman başarılı olurum, inanılmaz eğleniyorum. :D Yaşasın kötülük!

11.Şiir/Müzik/Öykü/Deneme ?

Sadece birini seçmem mi gerek? Çünkü bu çok zor… Duygu ve düşüncelerimi insanlarla paylaşmaktan hoşlanmadığım için yazarım, yani deneme yazmazsam ölebilirim. Ama bir yanda da müzik var. Şarkılar olmazsa elimde bir şey kalmaz. :’’)

12. En son ne için ağladın?

Artık –yaşlandığımdan sanırım- çok ufak ya da saçma sapan yerlerde gözlerim doluyor. Tam ağlamak denmez tabi ama bir iki damla akıyor. Bunu soruyorsa en son bu sabah tarih dersinde bir iki damlalık ağladım. Ama biraz daha fazlasından bahsediyorsak geçen hafta kalıtımla ilgili bir belgesel izlerken ağlamaya başladım. Bir yandan da böyle bir yerde ağladığıma gülüyordum. Annem kafayı yediğimden emin oldu.

Dizikolik Mania en son ne zaman ağladığımı merak etmişti, böyle saçma bir cevap verdiğim için üzgünüm ama gerçek bu. :D

13.Birinde hemen etkilendiğin özellik?

Tutucu bir insanımdır, kolay kolay etkilenmiyorum. Bayağı düşündüm, bulamadım, ben de buna hükmettim işte, ne yapayım? :D Ama yok, eskiden beri tutucuyumdur. Ve evet, bunun iyi bir şey olmadığını biliyorum.

14.Dayanamadığın şey?

Alınganlık, kendini beğenmişlik, yapmacıklık, sesi kötü olan birinin şarkı söylemesi, hiçbir kitaptan haberi olmayan kitapevi çalışanları, dolmuşta sere serpe oturan erkekler, bilgisayarsızlık, okuduğum kitabın okumamam için benden kaçırılması, filmde ya da dizide ikinci adamların kadınların her daim ezilmesi, tek başına hediye almaya çıkmak, alışveriş, sıcak, etin her çeşidi, kargalar, mantığı olmayan paragraf soruları… Yan sekiz.

15.En sevdiğin duygu?

Nefret ve pişmanlık dışında hepsi. Ben insanlara duygusal olmayı, duyguları dibine kadar yaşamayı tavsiye ediyorum. Çünkü bu duygular içimizde olduğu sürece insanız. Bu yüzden çok gülen, çok ağlayan bir insan olmaktan memnunum. Hiç ağlamadığım koca bir dört yıl oldu o yüzden şimdi zırt pırt ağlasam da ağlayabildiğim için çok mutluyum. Keşke heyecan konusunda da biraz daha iyi olsaydım. Neyse, gençler duygusal olun, bu zayıflık değildir. Duygusal olduğunuz için acı çekiyor olsanız bile korkmayın, hiçbir şey hissetmemekten daha kötüsü yoktur.

Bia’yı, Serdar’ı, Keyaki’yi, Alice’i mimliyorum. Teknik bir sorundan dolayı hiçbir bloga yorum yapamadığımdan umarım görürsünüz.

Görüşmek üzere!