Cumartesi, Ocak 03, 2015

Jeg Hader Dig 2014


Ah o kadar tembelim ki dört gündür bir şeyler yazacağımı söyleyip sürekli ertelemekten yoruldum. Öyle ya da böyle 2015 gelmiş bulunmakta ve ben sanırım ilk kez bir senenin sona ermesine üzülmüyorum.



Hâlbuki düşünüyorum da ne beklentilerle başlamıştım ben bu yıla, bu yaşa… Öyle her sene umutlarla girdiğimi sanmayın, doğum tarihimden adıma, okul numaramdan, TC kimlik numarama kadar hayatımı domine eden iki sayı var, 1 ve 7. Hani gazeteyi açsam manşette 17 sayısı vardır, o derece. Yine uzatmalara oynuyorum, velhasılı kelam 17 yaşı pek bir hevesle bekledim. 

Ama gelin görün ki rezil bir seneydi, elbette güzel şeyler de yaşadım ama cidden… Bu kadarını da tahmin edemezdim gerçekten. Yine de artık üzülmüyorum, pişman da değilim geçirdiğim bu yıldan. Yaşadıklarımın beni her açıdan olgunlaştırdığını hissediyorum, üzücü deneyimler yaşıyor belki ağlıyorum kimi zaman ama öğreniyorum. Kendimi teselli etme çabası değil, gerçekten böyle düşünüyorum, böyle hissediyorum.  Mutlu olmak zor bir şey değil benim için, sadece… Mutluyum. Biraz stresliyim sınavdan dolayı, kimi zaman dershane yolunda “benim burada ne işim var?” diye soruyorum kendime ama mutluyum yine de. Zaman geçerken tek düşündüğüm ileride pişman olmayacağım bir yaşam sürmüş olmak. İnsan ne zaman geçmişe dönüp baksa biraz hüzünlenir elbet, geçen yılları geri getirmek mümkün değil sonuçta ve yaşlanıp, ömrümüzün sonuna geliyoruz. Ama eğer pişman olmayacağım bir hayat yaşamışsam yine gülümserim her zamanki gibi. Şimdiyi de keşke demeyeceğim bir şekilde yaşıyorum bu yüzden. Herkese de tavsiye ederim bu metodu. Mutlu olmak sandığımız kadar zor değil.

Bir kişisel gelişim seansından sonra zevzekliğe devam ediyoruz.

Geçen sene yeni yılda arkadaşlarımlaydım ve aşağı kattaki kutlamaya yetişmek için merdivenden inerken zınk!! yeni yıla giriverdik. Bunun bir zırvalık olduğunun farkındayım ama gerçekten de bütün yıl boyunca merdiven indim, şaka değil. Bu nedenle bu sene ders çalışacaktım ve böylece bütün yılımı da çalışarak geçirecektim. İnek öğrenci mod: on olacaktım. Benim böyle güzel ve saf hayallerim vardı işte. Fakat bakın ne oldu? O herkesin öve öve öve öve bitiremediğim Interstellar’ı izlerken dalmışım (e film 170 dakika boru değil) ve bir de baktım ki çoktan 2015 gelivermiş. Ders çalışma hayalleri yine yalan oldu tabi.

Yeni yılın ilk günü temizlik yaparak hayata başladım. Dağınıklığa o kadar alışmışım ki düzenli geliyordu bana odam ama bir toplamaya başlayınca “oha bunun burada ne işi var?” oldum. Pislikten göçüyormuş, bayağı çöplükte yaşıyormuşum ben onu anladım. Hele masam zaten bir dağ yığını, bazen kendimi bile kaybediyorum. Neyse, temizliği yaptım, yağmur yağıyordu, dışarı çıkıp markete gittim, Woops için şeftalili didi almam gerekiyordu. (Woops: okul arkadaşım, Danimarka’da doğup büyümüş, postun başlığı da kendisinin bana sürekli söylediği bir şey aslında, hard rockla yatıp kalkan, öyle alıştığı için abisinden ya da annesinden bahsederken “annem, abim” değil de sanki anne ya da abi kavramından bahsediyormuş gibi sadece “anne şöyle dedi, abi böyle dedi” diye konuşan, ileride aşçı olmayı planlayan, benden beter bilgisayar bağımlısı, el ele verip Çiko’yu uyuz ettiğimiz, ilginç bir insan. Çiko için bknz.DÜ)

Neyse, Çiko’nun takıntılı olduğu bir içecek yok, mesela ben her sabah soğuk-sade-soda (hayat gerçekten de 3 s üzerinde kurulu) içerim, Woops da şeftalili didi. Bunlaır niye anlatıyorum, bilmiyorum. Sonra eve geldim, karnım ağrıyordu, kızların gelmesini beklerken pijamalarımı çekip sancı çeke çeke Running Man izledim. Sonra Woops ile Çiko geldi, birkaç saat saçmaladıktan sonra hava soğuk ve de karanlık olduğu için –akşam olmuştu çünkü- ben de kızlarla çıktım. Eve dönerken hiç bilmediğim yolları kullanıp, kaybolmanın eşiğinden döndüm ama yine de çok güzeldi çünkü hava soğuktu, karanlıktı ve buna bağlı olarak kimse yoktu. 10cm’in yeni albümü çok harikaydı, o yüzden bir kere daha “işte mutluluk” budur diye düşündüm.


2015’ten beklentilerim… Yok. Artık bir şey beklemiyorum. Hayırlısıyla şu sınav derdini atlatıp, tembellik yapmanın vicdan azabından kurtulmak istiyorum. Tabi bu hızla çalışmamaya devam edersem yazım zehir olur ama YGS’yi hallettim sayılır, LYS deyince panik oluyorum, halbuki Türk edebiyatı benim en büyük hobim. Sonra bu seneki sınıfım çok gürültülü, çıldırıyorum. Birini öldürmeme çok çok az kaldı, sinirlerim ölesiye yıprandı. Birçok kez “Evet Nietzsche haklısın, insanlarla yaşamak zor, susmak da…” dedim.

Bu yıl neler yaptığımdan emin değilim ama iyi kitap okudum, gerçi sona doğru ders çalışmam gerektiği aklıma geldiğinden kitap okumaktan bile zevk alamadım ama olsun, yine de okudum. Cidden ama ya, hiçbir endişe olmadan saatlerce kitap okumayı özledim ben! Yeni müzik piyasaları keşfetmeyi özledim, blogumu da. 2015’te mahrum kaldığım bu şeyleri daha fazla yapmak istiyorum.

Rüyalar konusunda aynı hızla devam ediyorum, her gece başka bir ekşın falan filan. Bu sene daha çok 2PM, Winner, VIXX takıldım gibi hissediyorum. Ve tabi ki Shinhwa!!! Şubat’ta comeback bar, AHEY AHEY AHEY! EXO-L’lerdeki çöküşten sonra EXO’ya da ısındım sanırsam.  Dizi izledim mi? Man from the Stars ve Gap Dong izledim. Gap Dong harikaydı, Stars komikti. Slower Granpa’yı izledim, çok zevkliydi. Witch’s Romance izledim, Seojoon’u selamlığıma aldım. Amerikan dizilerinden her zamankiler dışında How to get away with Murder’ı izledim yeni sezonu bekliyorum şimdi, 29 Ocak’ta başlıyor, geçen senenin en iyi 8 dizisinden biri seçildi AFI tarafından.

Bu arada 2008’ten 2012’ye terfi ettiğimi de bildirmek istiyorum. Ayrıca bannerımı da değiştirdim, azıcık renk gelsin dedim. Malum, oldukça ciddi, karamsar bir havası var ama hâlbuki ben aşağıda zırvalıyorum. :D Yani sanıldığı gibi ne edebi bir şey var ne mistik…

2013’e ve 2014’e girerken “Her sene bıkıp usanmadan gelen yılbaşı ve istisnasız her yılbaşında aynı duygular…” demişim, bu sene girdiğimi fark edemedim bile. 2014’te bir de şunu eklemişim “Zamanın geçiyor olması benim için çok sinir bozucu bir şey. Neden bunu kutlayayım ki?” Ama büyük konuşmamak lazım, yalan söyleyemem, valla mutlu oldum 2014 bitince. Böyle bir yılımın olacağına ihtimal vermezdim, 17 yaşıma böyle veda edeceğime…


Hava çok soğuk ama kar yağmıyor. Bir yılda ne kadar çok şey değişmiş hayatımda. En başta insanlar… Hepimiz değişiyoruz, ne zaman değişmekten bahsetsek Edip gelir aklıma, Umutsuzlar Parkı yok mu hani? En sevdiğim şiiri, hele III.bölüm… 5 yıldır ne zaman okusam benim konuşan bu adam, sürekli değişiyorum ama bazı şeyler içimde hep aynı. Ne zaman yılbaşı gelse aynı, ne zaman Ahmet Kaya çalsa aynı, ne zaman anneanneme gitsem aynı, ne zaman bu şiiri okusam… Aynı. Yine ben, yine ben ve bakın işte yine ben. Ezberimden gidiyorum…

***

Bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum biraz 
İnsan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü 
Kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum 
Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum 
Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı 
Anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı 
Evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna 
Değişmek 
Biri mi öldü, bir mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını 
Bana kızıyorlar sonra, ansızın bana 
Kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma 
Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan 
Ve geçilmiyor ki benim 
Duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan. 

Bilmezler, kızmıyorum, bunu onlardan anlıyorum biraz 
Erimek, bir olmak ve unutulmak içindeki onlardan 
Ya da bir başkaca şey: ben kendimi ayırıyorum 
O yapayalnız olmaktaki kendimi 
Böyleyken akıp gidiyorum bir nehir gerçeği gibi 
Sanki ben upuzun bir hikâye 
En okunmadık yerlerimle 
Yok artık sıkılıyorum. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder