Pazar, Kasım 08, 2015

back to black

25 Nisan 2014

Neden her şeyden bu kadar kolayca sıkılıyorum? Neden en ufak bir azim yok içimde bir şeylere karşı? Neden insanlar bu kadar sığ? Bu "neden"lerle nasıl gelecek bu üniversitenin sonu?

Her kur yedi hafta sürüyor, kur sonu sınavının ardından bir hafta tatil. Sonra yeniden farklı bir sınıf ve farklı hocalarla yeni kura başlıyorsun. İlk başta "tüh ben daha yeni öğrendim sınıftakilerin adlarını" demiştim ama şimdi "aman aman çok iyi böyle" diyorum. Bir sıkıntı olduğundan değil de... Sıkıntı yok da değil. Nasıl desem? Biraz ben bu insanlardan sıkıldığım için, biraz... Ne taraftan bakarsam bakayım, ben bu insanlara göre değilim, onlar da bana göre değil. Evet farklı insanlarla farklı konularda bir kaç ortak noktamız var ve idare edecek kadar sohbet de edebiliyoruz gerektiğinde belki ama hepsi bu. Ben zevk almıyorum, onların da aldığını sanmıyorum zira bu tarz duygular yansıyan şeylerdir. Farklı farklı grupların arasına dahil oluyorum, bakalım burası nasıl, peki ya burası... Hayır hiçbiri benlik değil. Gerisin geri dönüyorum.

D'ANGELO - SHIT, DAMN , MOTHERFUCKER 


Şu 29 Ekim tatilinde ciddi ciddi düşündüm okulu bırakmayı, bugün yine düşündüm. Ne bileyim üniversite okumak dediğimiz aktivite buysa gerek yok bence. Hani tamam güldük eğlendik, İngilizceyi de geliştirdik ama ne kişisel bazda ne kültürel, ben kendimi ilerlemiş hissetmiyorum. Tabi ki bir şeyler öğrendim de ben bunların yirmi katında evimde oturarak da öğrenirdim, bütün gün boşa harcadığım dakikaları bırakın saatler var. Ha bu bizim okulun sorunuysa (ki cidden bir sorun var, belki bizim kampüste hazırlık çok olduğu için mi bilemiyorum, insanlar hala ergenlikte) ben okul değişeyim. Sınava bir daha da girebilirim, aileme söyledim "sınava yeniden gireceğim" diye, tamam dediler. Ya en ufak bir isteğim olsa "şu üniversite şu bölüm" diye bir dakika durmam ama ne ki yani? Sinemadan daha güzel bir bölüm ne olabilir?

Sorun bende mi ya? Yani tabi bende sorunlar var, o kesin de bu insanlarda yok mu? Üniversite mi ilkokul mu bilemiyorum bazen. İleri değil de geri gidiyorum sanki zamanda. Saçma sapan diyaloglar oldu bugün yine. Ya abi tamam bir yere kadar ben bu mallığı seviyorum, gerek yok kasmaya falan ama ciddi ciddi kaç yaşındasınız? (Daha doğrusu bir tartışma dalan olduğunda bunu takıp dedikodudan şişerken yetişkiniz(!) ama eğlenmek için egolarından vazgeçenleri görünce ergen dersiniz.) Hayır benden de büyük çoğu, utanmıyorlar kendilerinden. Okumamaktan mı diyorum hep bunlar. Valla öyle, ilk gün geldik herkesin hobisi okumaktı ama şimdiye kadar sınıfta gördüğüm kitap sayısı beş olmadı. 35 gün geçti ve 23 kişiyiz. Şimdi yeniden düşünün. Okuyan insan tipini beş metre öteden seçebiliyorsun zaten, gerçi onlar da taraflı okumaktan öyle basma kalıp düşüncelerle gelmişler ki konuşmak mümkün değil. Bir de okumuş dediysem yanlış anlaşılmasın, farklı konularda bilgi saçan insanlardan bahsetmiyorum. Takmış bir konuya bir adama, oradan okumuş durmuş, tek tip kafalar. Şöyle adam gibi, bir şeyi konuşalım tartışalım fikir alışverişi yapalım istiyorum ama yok yani yok, adam yok bunu yapacak. Siyasi konularda zaten... türümün tek örneğiyim. Hani açıkça söylüyorum sorduklarında görüşümü, kimseden çekinecek değilim ama bir yandan da sinirim bozuluyor, bu ne böyle, bütün beyinler aynı. O yüzden tartışmaya da açık değiller, kan çıkar buradan yürüsek.

Bunlar okul sorunları tabi, bir de ev meselesi var. Öğrenci evi dediğin küçük olur, bu ne büyüklük? Zaten çatıkatı, donuyoruz. Bayağı eskimoyum evin içinde. Kombi de bozulmuş. Nerelere gideyim bilemedim. Evdeki arkadaşlar okuldakilerden iyiler çok şükür -en azından ergenlikten çıkmışlar. Ama ben tabi ki yine evin ayrık bir üyesiyim. Evde de yine herkesin kendi ikişerli grupları var ve ben yedinci kişiyim. Bunu pek takmıyorum gerçi, yalnız olmak tercihimdir ama fiziksel olarak da yalnız olmak isterim. Bilmem anlatabiliyor muyum? Minimum yedi kişi olduğumuz bu evde de bu pek mümkün değil tabi. Şu tek kişilik yurt odasına gidip ağır depresyonlara girsem ne güzel olur.


Ben bunu yazarken Turşu aradı. "Hatırlıyor musun geçen sene bir gün senin sıranda oturuyorduk?" dedi, pek çok gün oturmuştuk ama anladım hangi gündem bahsettiğini.  Hissettim daha çok. Biraz duygusala bağladığımız bir gündü. "Bugün o moddayım." dedi. "Ben de." dedim.  "Şöyle bir geri sarsak da o güne gitsek..." dediği anda ben zaten bunları düşünüp çöküntüler yaşadığımdan çat diye ağlamaya başladım, tabi biraz azar işittim Turşu'dan, "Alışık değilim senin bu hallerine," falan dedi. Sonra oda arkadaşlarımdan biri odaya gelince kesmek zorunda kaldım. Ağlamak bile serbest değil. Derken Turşucuğum her zamanki gibi başka şeylerden konu açarak beni güldürmeye çalıştı, zavallım kiminle konuşayım dese yine kendi neşeli olan taraf olmak zorunda kalıyor.

Kafam iyice kızdı anlayacağınız bu akşam, bugün sınıfta benim dahil olmadığım ama sinirimi bozan bir kavga oldu, ondan sanırım biraz da. Bir taraf seviyesizlikte sınır tanımıyor, bir taraf ergenlikte, bir taraf duyarsızlıkta. Kimlerin arasına düştüm ben ya? Dağlara kaçasım var, son iki haftaya katlanma sebebim. Sonra ver elini Antalya... Kafa dinlemem lazım benim, bu beş gün yetmedi.  Alın bir de bilgisayarım bozuldu. Beni öldürmek istiyorsanız kısa yoldan silahla vurun gitsin, böyle uğraştırmayın abi. Yemişim interini ulan, kimseye katlanmak zorunda değilim.

Ben bir kez mutlu oldum mu onu kaybetmem sanmıştım. Çünkü ben kendimle mutluydum, kendimden mutluydum. Nereye gidersem gideyim ben benimle gelecekti, herkes gitse bile ben benimle kalacaktı. Bu mutlu olmam için yeter sandım. Yanılmışım, beni benimle bırakmıyorlar ki şöyle bir huzurla yaşayalım.Tekerime de çarkıma da çomak sokuyorlar.

***

Dün bahçeye çadır kurmuşlardı, bugün son hazırlıklar da bitip kulüp standları öğrencilere açıldı. (Kamp çadırı değil tabi. Yalnız savaşlarda kullanılan hastane çadırlarına benziyor.) Güzeldi yani, öyle "çok büyük bir organizasyondu vaaay" diyemem ama  emek vermişler, bir şeyler yapmışlar. Bu vesileyle ben de yedi tane kulübe katılmış oldum. Şimdi oha diyeceksiniz ama kulübe katılmak bizde şey gibi, etkinlik olunca çağırıyorlar ama gelmek zorunda da değilsin yani. Hepsinin uzun uzun isimlerdi vardı. Anaaa sekizmiş ya. Bir tanesini açıklamak istiyorum çünkü kulağa tuhaf geliyor. Bu kulüpte Türk öğrencilerle yabancı öğrenciler eşleştiriliyor ve biz onlara bir saat Türkçe öğretiyoruz, onlar bize artık hangi dillerse onu falan. Kantinden bir arkadaşla oturuyorken Hawaiian(!) hocamız geldi masamıza oturdu, biraz oradan buradan konuştuk sonra da bize bu kulübü tavsiye etti biz de gittik kaydolduk. Nasıl olacak göreceğiz.

Yine sıkıcı bir gündü, böyle haziran'da okula gidersin ama ders yoktur, bir şeyler yapmak istersin yapamazsın da sıkıntıdan patlarsın ya... İşte öyle hissediyoruz son günlerde. Ben zaten patlama noktasına bayağı yaklaştım. Birçok etkinlik var, hiçbirine katılmak isteyen yok. Kültür sanat aktivitelerine karşı şaşırtıcı derecede umursamazlar. Hayır nasıl ilgilerini çekmiyor anlamıyorum. Lan hadi yirmisinin çekmiyor, en azından bir %10'luk dilim olaydı iyiydi, neden yalnızca ben? Sadece bir çocuk var, o da yani yolda görse selam vermez bana. Kütüphaneye gidiyorum orada, bahçeye çıkıyorum orada, seminere gidiyorum orada, kırk yılda bir yemekhaneye gidiyorum normalde hep diğer kampüse giden çocuğun tam da o gün bu kampüste yiyesi gelmiş oluyor. Hani planlasan olmaz derler ya... Hayır aramızda limoni yani, büyük sıkıntı. Sevmediğin ot dibinde biter miydi neydi o söz? Ondan işte. Zaten onu gördüğümde başka bir yere falan bakıyorsa anında sıvışıyorum ortamdan.


Akşam güzeldi, sınav haftası çılgınlığı desem anlarsınız. Evdekilerin arkadaşlarından geldi üç kişi falan, biri çiğ köfte getirmiş, tatilde memleketlerden gelen pastalar bademler bastıklar... Yiyecek kaynıyor etraf. Sohbet muhabbet derken bayağı güldük eğlendik. İşte böyle anlarda öğrenci evinin eğlencesini dibine kadar hissediyorum ama bazı zamanlarda öylesine zor ki... Kafam çok karışık cidden bugünler. Hiçbir şey hakkında karar veremez oldum. Yani o kadar basit şeylerde bile oluyor ki... Örneğin "şuan üşüyor muyum hırkamı giysem mi" için bile on saat düşünüyorum.

Kütüphaneden üçüncü kitabımı aldım. Vatana millete hayırlı olsun. Bana da güzel okumalar!

***

Ondan sonraki günlerde neler oldu? Okulda caz konseri oldu, ben de tabi nasıl bir heves içindeyim anlatamam. Caz abi bu sonuçta. Ama benim hayal kırıklığına uğramadığım kaç etkinlik olur ki? Çok kalabalık ve ayakta izliyoruz. İtiş kakış olunca darlandım dışarı attım kendimi. Zaten öncesinde de bahçede oturuyorduk, devam ettik. Oradan dinledim işte ben de. Ama hem dondum hem de oturduğumuz grup uluslararası olduğu için İngilizce konuşmaktan şiştim. Ayrıca hem bizim bir arkadaş hem de onun yapışık ikizi olan arkadaşı -ki kendisi aynı İrlandalılara benzeyen bir Arap- tarafından farklı ırklara benzetildim. Tamam belki bu ilk değil, sarışın olduğum için daha önce duyduğum bir şey ama Suriyelilere benziyormuşum! Arkadaşı ise "sen Türk müsün?" diye sordu bin saattir Türkçe konuştuğum halde. İlk olan buydu yani, bu tarz bir benzetme. Tabi ki benim için hangi ırka benzediğimin önemi yok çünkü artık 3279284932 kişi ve millete mal edildiğimden gülüp geçiyorum. Herkesin muhakkak bana benzeyen bir arkadaşı olmadı ünlüsü var. Standart yüz modeli benimki herhalde.


Sonra Darling bizim okula geldi, yani şimdi normal bir şeymiş gibi söyledim ama olaylar pek normal cereyan etmedi. Marmarayla geldiği için ben onu almaya Üsküdar'a inmiştim sonra otururken bu benim telefonumu ele geçirip, sınıf grubuna troll atmaya başladı. Bir benzerini önceden Wpos yaptığından önce o sandılar falan. Derken beş dakika içinde Darling muhabbeti koyulaştırınca bizim çocuklarla, kalkıp okula gittik. Sohbet muhabbet derken öyle zevkine kısa bir film çektik. İçerik zaten ağlatır: İki kişi cam bardaklarla satranç oynarken, bunlara A ve B diyelim, A B'yi yener, B kızıp A'nın bardağını kırar, A da depresyona girer ve intihar etmeye karar verir. Bir dakika ancak süren filmin sonunda A'nın çıktığı yüksek yerin bir metre bile olmadığı görünür ve son. Ardından jenerik ve çekim arkası. Totalde iki dakika bile sürmedi ama güzel bir hatıra olarak kalacaktır diye düşünüyorum. Tabi her şeye yarım saatte karar verdiğimiz için ne oyunculuklar ne de senaryo parlak değil ama ben zaten çekerken öyle ciddi bir düşüncede değildim. Öyle işte. Hepsi bu.

Haa bir de unutmadan, ben sosyolojiden çap yapmak istediğimi önceden söylemiştim. Bölüme ciddi ilgim var, bizim sınıftan sosyoloji okuyacak olan iki kızla Sosyologic Imagination dersine girdik. Ben ya anlamazsak diye korkuyordum, ders tamamen İngilizce sonuçta ama oldukça iyi anladık. Ama bende şey hissi oldu, tatminsizlik ve şey, ondan. Bu ders Türkçe olsaydı daha güzel olmaz mıydı diye düşündüm? Sonra ben niye bölümü İngilizce okuyorum ki diye düşündüm. Oktay Sinanoğlu geldi aklıma bir daha düşündüm. Bölümü İngilizce okumuş bir tanıdığım var şuan yüksek lisans yapan onun "iki taraf da yarım kalıyor" deyişi geldi, bir kez daha düşündüm. Bir türlü karara varamadım.

Tamam bu gerçek son, bir de sinema okuluna başvurdum, kabul edilirsem süper olacak. Bir de upper olursam tabi.

 Görüşmek üzere!

8 yorum:

  1. Üniversiteye ilk girenlerin genel sıkıntılarını çekiyorsun gibi gözüküyor buradan, umarım en kısa sürede her şey hallolur :) Müzikler de çok güzeldi bu arada :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk sene her yerde herkes ergen mi yani :D Artık öyle böyle idare edeceğiz, spotify sağ olsun :D

      Sil
  2. Ya su turşu ile yaşadığın olayı ben iki senedir yaşıyorum ben ki liseden nefret eden kız arkadaşlıklarimi kurduğum düzeni herşeyi tuhaf bir biçimde özlüyorum . Sıraya yatıp uyumayı bile özlüyorum deli gibi :D ve seni cook iyi anlıyorum.adam gibi konuşacak fikir alış verişi yapacak kişi olamayınca kişiler daha doğrusu bilgin yada fikrin olmuş neye yarar ki ?ve en nefret ettigim şey benim düşünce cizgimde dahi olsa hep aynı tarz insanlarla çevrili olmak .Ben muhafezakar bir insanım ama çevremde hep benim gibi insanlar bulundurmam . En yakın arkadaşlarımdan biri gay diğeri ataist :) farklılıklara açık olmak gerek neden farklı bu insan ne düşünüyor neden böyle düşünüyor biraz sorgulamak gerek hayatı ot gibi yaşamak olur diğer türlüsü .

    Umarım istediğin Üniversite hayatını yaşarsın . Ve bence devlette olsan bu kadar " aynı kafa "insan ile karsilasmazdin bir arkadaşın olarak ( öyle görüyorum kendimi :) ) senin gibi sosyal zekası yüksek olan biri için daha çok insanın olduğu senin daha çok etkileşim içinde olduğun bir okulda okumanın daha doğru olduğunu hissettim :D hakkında hayırlısı olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben liseyi okurken de çok sevdiğimi söylerdim, bugünleri bu arkadaşlarımı bir daha bulamayacağımı biliyordum. Ama beyinler bekledim, ufkumu genişletebilecek beyinler. Hiçbir şey olmadı diyemem ama beklentimin altında kaldı işte.

      Dün bizim okuldan bir abi ile konuştum, bayağı anladı derdimi, lisansta değişir falan dedi. Ona güveniyorum şuan tamamen. Devlette olsam nasıl olurdu? Bilemiyorum, yaşamadan bilemem. Sağ olasın :'')

      Sil
  3. Ben üniversitenin ikinci senesindeyim,hala düşüncelerim ilk günkü tazeliğini koruyor;her sabah ben okumak istemiyoooom,evlendirin beni nidalarıyla kalkıyorum ve zorla okula götürülüyorum :(
    Bu arada bence etrafı değiştirmeye gerek yok etrafındakileri değiştirmek senin elinde.düşündüklerini anlamalarını kendi ideolojilerini kurmalarını sağlayabilirsin.ve zaten emin ol her üniversiteli bulunduğu yeri beklentilerinin altında buluyor.
    şu an okuldayım ve sıradaki vizeye saatler kaldığı için yine uzun bir aradan sonra kısaca yazına göz gezdirdim ama yazılarını okumayı özlemişim.Vakit bulur bulmaz talan edicem buraları =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Bana zengin koca bulun." En sık duyduğum isyanlardan biri. :D En azından sen götürülüyorsun, ben kendi kendimi götürmek zorundayım :D
      Denemedim değil ama hiçbir konuda çok azimli olamadım. Ayrıca mesele o şekilde düşünmeleri değil ki başka şekilde düşünenleri kabul edememeleri. Ama artık kendimi soyutlamayı tercih ediyorum sanırsam. Yoruldum.
      Ben de sen tam bunu yazarken sınava girmeye hazırlanıyordum, kolay gelsin, vize dönemi krizini çok net müşahede edebiliyorsun öğrenci evinde :D Beklemedeyim :'')

      Sil
  4. Geçen her sınav iyidir diye düşündüğüm icin benim sınavım iyi geçti darısı basına 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçtiğim her sınav iyidir, sağ olasın :D

      Sil