james blunt - no tears
sınav değildi hayır. sınavı iplemeyi yatağıma yattığımda bırakmıştım. ve evet, m4''ün rezil kokusu ya da sınavın elin köründe bir otelde olması canımı sıkıyordu ama sebep bu değildi, yine hayır. "düşündüğünde mutlu olduğun ama gördüğünde mutlu olmadığın birisi oldu mu hiç?" diye sordum ben de. "hayır," dedi. "belki ona yetememekten korkuyorsundur." düşündüm. çok olası geldi. sanırım haklıydı. yarı yarıya. bu sorunsalın ayrıntılarına girmek istemiyorum ama size hiç oldu mu?
çok nefret ettiğim şeyler var. avazım çıktığı kadar bağırmak istediğim şeyler. şimdi dişimi sıkıp içime atsam bile bir gün hesabını sormak istediğim şeyler. yapabilecek bir şeyimin olmadığı şeyler.
yine de her defasında dayanamayıp geri çekiliyor olmam.
beyaz bayrak.
james blunt - no bravery
peki ne oldu? bunca yıpranmışlıklardan hangisiydi seni kahkahalara boğan?
dur söyleme, gizli kalsın, kimseye anlatamazsın, gitmek gerekir o zaman.
ama sen gitme, ben giderim. şimdilik hoşçakal jimmy.
james blunt - so long, jimmy
hiç özlemedim liseyi diyor tekila. bense minik, şirin dünyamı özledim. yeryüzünün geri kalanını yok sayabildiğim dünyamı. on yedi olmayı, sen benim on yedi yaşımsın'ı dinlemeyi özledim. bir şeyleri yapmak için hala vaktim olmasını. şiir okumayı arkadaşıma, resim çizmeyi derslerde. sandalyeden düşmeyi. pencereden saatlerce bakışım, sorulara sessiz kalışım. yazma krizlerine girdiğimde kendimi sağa sola vurmayı, gülme krizine girmeyi, koridorda deli gibi koşmayı. yapmaya çalıştığımız her şeyi elimize yüzümüze bulaştırmamızı. zarflardaki güldüğüm o iğrenç esprileri.
bu arada hatırlıyor musunuz?
renkli sular yapmıştık.
james blunt - next time i'm seventeen