Pazartesi, Ocak 30, 2017

solaris


ya da lem'e göre tarkovski'nin suç ve cezası.

tarkovski'nin "sanat eleştirmenleri" tarafından en beğenilmeyen filmi.  sovyet hükümetinin sürekli burnunu soktuğu, sözde asıl amacı geleceği parlak bir sovyetler olan ama ortaya sorular ve çelişkiler bırakan bir film.  her tarkovski filmi gibi diyalogları etkileyici. (abi bir şey sorucam, bu kadar felsefe yapıp yine de kasıntı durmamasını sağlamak fazla zor değil mi?)

konumuz; hafızanın bilinçaltının ve kim bilir başka nelere vücut bulduran, daha önce hiçbir etkileşimde bile bulunmamış olabileceğiniz canlıları karşınıza çıkarabilen bir gezegen solaris. son derece emin olduğu aklı ve bilimiyle chris, solaris'e gider. ölümsüzlük peşindeki faust ve kozmik anlamını arayan snout dışında bu istasyon'da başka kimler olabilir?

susuyor ve filme bırakıyorum:


dehanın tüm eylemleri gibi, çok basit.
 *
ya onun ölmesini, yok olmasını istersem? 
her şeyi geri vermek istersem şu jöle tabakasına? 
ruhumu çoktan istila etti.
 *
-beni düşündün mü?
-bazen evet, her zaman değil. mutsuz oldukça


-uyu.
-nasıl uyunur bilmiyorum. uykuya benziyor, ama değil. uyku içinde uyku gibi. 
içimden gelmiyor. çok uzaktan...
 *
gece gelirler. oysa ki geceler insanların uykularını gidermesi için gerekli. 
bu bizim sorunumuz. insan uyku hediyesini kaybetti.
 *
"senyor, ben tek şey bilirim. ben uyuduğumda nedir bilmem korku, umut, iş, takdis... 
uykuyu, bu denge ve ağırlığı icat eden takdis olunsun ki o denge ve ağırlık çobanla kralı ve basit olanla akıl kârını eşitler. deliksiz uykunun bir kusuru var ama, çok fazla ölüm tadında."


gerçeğe doğru yürüyüşünde, insan bilgiyle mahkum edildi.
 *
kozmosu fethetmeye hiç tutkumuz yok. sadece, yeryüzünü kozmosun sınırlarına genişletmek istedik. başka bir dünya istediğimiz yok. yalnızca, içinde kendimizi göreceğimiz bir ayna. 
bağlantı kurmak için çok çalıştık, ama başarısızlığa mahkum olduk. korktuğumuz ve aslında gerek duymadığımız bir ereğin peşinden koşmakla komik görünüyoruz. 
insana insan lazım!


-merhamet gösterdiğimizde ruhlarımızı boşaltıyoruz. belki öyledir. acı çekmek, hayatı gri ve güvenilmez gösterir.
hayır, buna inanmıyorum. bunu kabul etmeyeceğim.
hayat için vazgeçilmez olmayan, hayata bir yolla zarar mı veriyor?
hayır, bu da doğru değil. hiç de doğru değil!
tolstoy'un genel olarak insan türünü sevmek yolundaki ızdıraplarını unuttun mu?
ne kadar zaman geçti? hesaplamadım. yardım et.
diyelim ki seni seviyorum. aşk hissedebildiğimiz bir şey ama asla açıklayamayız. sadece "aşk düşüncesi" açıklanabilir.
insan kaybedebileceğini sever. kendini, bir kadını, ülkesini.
bugüne kadar insanlık, dünya, aşka giden bir yol bulamadı. o kadar aziz ki!
belki de burada olmamızın nedeni ilk defa insanoğlunu aşkın bir nedeni olarak anlayalım diyedir.


-snout, neden bize böyle azap çektiriyorsun?
-kozmik anlamımızı kaybettik. eskilerin böyle bir derdi yoktu. hiç neden diye sormadılar. sisifos'u hatırlıyor musun?
 *
-insan mutluyken, hayatın anlamı, sonsuzluk hakkındaki diğer şeylerle nadiren ilgilenir. insan bu soruları hayatının sonunda sormalı.
-ecelimiz ne zaman, bilmiyoruz; bu yüzden de acele ediyoruz.
-en mutlu insanlar, bu lanetli sorularla canını hiç sıkmayanlar.
-biz hayatı, onu anlamlandırmak için sorguluyoruz. henüz basit insanî doğruları korumak için gizeme ihtiyaç duyuyoruz. mutluluğun, ölümün, aşkın gizemi.
-haklısın belki. ama bunu düşünmemeye çalış.
-bunu düşünmek, ecelini bilmek gibi bir şey. zamanını bilmek bizi ölümsüz yapmaz.


yavaş yavaş her şey normalleşir. 
yeni ilgiler, yeni aşinalıklar bulurum. 
ama kendimi onlara tam olarak veremem.
 *
-bana kalan tek şey beklemek.
-neyi beklemek?
-bilmiyorum... yeni bir mucize. 
şimdi iyi misin?
-evet, iyiyim.


2 yorum:

  1. Bir zamanlar favori yönetmenim dediğim isim. Şu anda ise aynı şeyi söyleyememin tek sebebi onu yeterince anlamadığımı fark etmiş olmam. Hayır yani yeterince anlasam zaten favori yönetmenim olmazdı ama neden böyle bir karar verdiğimi bilmiyorum. Yine de bunu söylemek için erken. Ve benim artık film izlemekte zorlanmamın sebebi bu tür yapımları çabuk tüketmiş olmam. Keşke biraz olgunlaşmayı bekleseydim...

    (Evet, yazın hakkında hiçbir yorum yap(a)madım ama Tarkovski deyince klavyem duygu seline dönüşebiliyor.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benim kendisiyle çok inişli çıkışlı bir ilişkim var ahahhah
      ama senaryoları için cidden kitap olmalı diyorum, adam yazmış
      ben de fark edersen film hakkında pek yorum yapmadım yapamadım, anlarım

      Sil