Çarşamba, Eylül 13, 2017

sunshine (2007)

en güzel sahnelerden biri: merkür'ün güneşin önünden geçişini izliyorlar

tatilimi yan gelip yatarak geçirdiğim şu güzide günlerin sonu yaklaştıkça paniklemeye başladığımı hissediyorum. hala bir öykü yazmadım. kitap listemi bozdum. yağlıboya yapacaktım, tuval almaya üşendiğimden hala başlamadım. suluboyaya da el sürmedim. kemanımın teli koptuğundan beri elime bile almadım. peki ben ne yapıyorum, yani allah aşkına ne yapıyorum?!

izleyeli bayağı olsa da bir ara wonder woman, la pianiste ve who am i'dan da bahsetmek istiyorum. bu filmlerin hiçbir ortak noktası olduğunu düşünmüyorum, benim onları izlemiş olmam dışında.  ama bugünkü önceliğimiz, bir film nasıl son yarım saatte batırılır, bunun örneğiyle incelemek.

ailecek film noktasında en büyük ortak noktamız bilim kurgudur -zaten annem tarih ve bilim kurgu sevdiği için yalnızca çok seçenek kalmıyor. ama bütün iyi filmleri izlediğimiz için artık iyi bilim kurgu filmleri bulmakta zorlanıyoruz, bu konuda sizin de tavsiyelerinize açığım.

işte bu sefer de sunshine(2007) isimli İngiliz yapımı bu filmi izledik. yönetmenimiz danny boyle, adını transpoitting, slumdog millionaire, 127 hours, jobs filmleriyle halka ve tabi ki bana duyurmuştu. ama bunun beklentimi çok yükselttiğini söyleyemem -boyle'un bilimkurgu'da iyi olabileceğine inanmadım.

on yıllar sonra güneşimiz ölüyor ve bu şüphesiz dünyanın ölümüne de sebebiyet verecek -marsta koloni kurmak bile çözüm değil. o yüzden icarus i (hadi bu ismi seçtiği için boyle'a gülümseyelim) göreve gönderiliyor ama geri dönemiyorlar, haber de alınamıyor. bunun üzerine icarus ii göreve gönderiliyor. amaçları güneşe çok büyük nükleer enerjiye sahip bir roket atıp güneşin canlanmasını sağlamak ve eve geri dönmek.  ablamın ifadesiyle "düşük bütçeyle çekilmiş uzaygemisi filmi". (ama kendisi bunu söylerken bütçenin 40 milyon dolar olduğunu bilmiyordu. bütün boyle filmleri arasında en fazla bütçesi olan film. 30 milyon dolarla jobs onu takip ediyor, millionaire ise yalnızca 15 milyon dolar.)

filme dönecek olursak bilim adına ne söylenebilir emin değilim. bu tarz filmlere bilim-kurgu denmesi beni benden alıyor -doğrusu sadece kurgu demek sanki. spoiler olacak ama olsun, hadi alüminyum folyodan astronot kıyafeti yapmış olmalarını ve iç basınçtan beyinlerinin patlamamış olmasını geçelim, yahu adam (pinbacker?) yanıyor ama ölmüyor, bir daha yanıyor, gene ölmüyor. cassie isimli hatun bıçak saplıyor gene ölmüyor. kimse görmeden iki gemi arasında geçiş yapması ayrı bir hikaye. sonra efendim, yıldızımız ölüyor da ölüyor. bir yıldızın ölümü içine çökmesiyle olmaz mı? hani nerede öyle bir güneş? yani eğer kırmızı deve dönüşmekteyse dünyayı çoktan kavurmuş olması lazım değil mi? fizikçiler neredesiniz? ölüyoruuummm

görüyorum ki bazı sanatsever arkadaşlarımız ünü iyi olan boyle'u savunmak ve de aşırı mantıksız olay ve kişileri "saçmalık değil onlar, imkansız diye bir şey yoktur bir kere" nevinden yaklaşımlarla kabul ettirmek niyetindeler. lakin kanımca bu tarz metafiziğe kayan ögeleri kullanacaksa bir yönetmen bunu doğru düzgün sunmayı bilmelidir. ma loute'da kadın uçmaya başladığında "aaa ne saçma" demedim ben. bir sinemacı olarak ben de bilirim ki her filmin kendi dünyası vardır ve böyle şeyler gayet de makul sayılabilir. (bir vampir filminde yaaa bu niye ölmüyor demezsiniz). ama boyle'un kurduğu dünyanın fiziğine de aykırı olaylardı. (senaryosunu kendisi yazmamış olması da kabul edilebilir değil) son yarım saat dünyam yıkıldı, çok hayal kırıklığına uğradım çok.

bazı notlar:
-kaptanı ilk gördüğümde dedim ki "eğer bu bir korku filmi olsaydı, ilk bu ölürdü." ve tabi ki önce o öldü. zaten scienfiction-thriller yazıyormuş filmin künyesinde.
-psikiyatrist favorimdi, adının searle olması da ilgimi çekti. ama o da hastaydı.  
-icarus i'e geldiklerinde saniyenin onda birinden daha az insan resimleri görünmeye başladı. önce birbirimize gördünüz mü falan dedik, ne oluyor anlamadık, bir korktuk. sadece babam her zamanki sakinliğiyle durumu açıkladı. 
-en güzel ayrıntılardan biri de gemideki dünya odasıydı bozulan sinirlere tedavi olarak. o fikri bayağı beğendim. bir gün çalmak isterim. 

kaptan adınıhatırlamıyorum ve psikiyatrist searle


2 yorum:

  1. Bilim-kurgu yapayım derken kurgudan öteye gidemeyen filmler vol.21343564 :D Bu filmi izlememiştim ve izlemeyi de düşünmüyorum bu yazıdan sonra :D

    Annenin acilen bilim-kurgu dizilerine başlaması lazım :D Eğer kanlı ve ağır distopik yapımlardan rahatsız olmuyorsa Utopia ve Black Mirror tavsiyemdir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ana olayda aynen öyleee - ben de izle diyemeyeceğim maalesef
      hahah utopia'yı izlemedim ama annem black mirror'a dayanamaz onu söyleyebilirim - bir de diziye hiç bulaştırmamak gerekiyor sonra kalkmıyor başında whebjhbrl

      Sil